Bugun...


Doç. Dr. Mehmet Salmazzem

facebook-paylas
İHTİYARLIK
Tarih: 06-10-2021 09:46:00 Güncelleme: 06-10-2021 09:46:00


Yüce Allah her şeye kadirdir, O’nun yüce ve sınırsız gücünde hiçbir zaman bir eksilme ya da değişme söz konusu olmaz. O, kadir-i mutlak olarak bir an bile zayıf düşmekten münezzehtir. Allah dışında hiçbir varlık sınırsız ve mükemmel bir güce sahip değildir. Bunu en başta, akıl ve tecrübe sahibi olarak insanın idrak etmesi beklenir. Fakat çoğu kez aksi örneklere şahit olunmaktadır. Gerçek şu ki insan elindeki güç, mal ve servetin ebedi olduğunu zannederek azgınlığa meyl eden bir yapıya sahiptir. Bu durum “Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. (Alak, 96/6-7.) meâlindeki âyette açıkça belirtilmektedir. Fakat hakikatte insan, zayıf bir varlıktır. Nitekim fiziki olarak da yaşamının ekseriyeti güçsüzlükle geçmektedir.

Bazı varlıklar zahiren güçlü görünse de gerçekte aciz oldukları bilinmelidir. Örneğin fizikî ya da maddî olarak güç sahibi olan insanlardan bazıları, bu gücün tükenmez olduğu vehmine düşebilmektedirler. Halbuki kendileri zail olurken sahip olduklarının kalıcı olması düşünülemez.

Esasen Allah Teâla insana, her fırsatta zayıflığını hatırlatacak örnekleri göstermenin yanı sıra ona, çeşitli şekillerde kendi yaşamında tecrübe de ettirmektedir. Örneğin Yüce Allah, insanı hayatı boyunca fiziki yapısı itibariyle iki kez zayıf, bir kez ise “güçlü” kılmaktadır. Fizikî güç itibariyle zayıf olduğu çocukluk döneminden sonra ona, nisbî bir güç verdiği gençlik dönemini bahşetmektedir. İnsan, kendisine emaneten verilen bu güce aldanarak yanlış işler yapmamalı, yanlış yollara düşmemelidir. Çünkü ona verilen bu güç bitip tükenmeye mahkûmdur. Gençlikten sonra gelen ihtiyarlık dönemi, insana sahip olduğu gücün sonsuz ve sınırsız olmadığını yaşatarak tecrübe ettirmektedir. Bu husus, şu âyetlerde açıkça beyan edilmektedir:

اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir. (Rum, 30/54); Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi? (Yasin, 36/68)

Gerçekten de ihtiyarlık dönemi fizikî güç itibariyle pek çok açıdan çocukluk dönemine benzemektedir. Kendisine uzun ömür bahşedilen her insan, istisnasız ihtiyarlık dönemini yaşayacaktır. Bu hususta zengin ya da fakir olmanın hiçbir farkı yoktur. Ayrıca bu durum ilâhî adalet itibariyle de oldukça manidardır. O halde her insan, özellikle güçlü olduğu gençlik döneminde bu hakikati mütemadiyen hatırda tutmalı ki yanlışlardan, aldanmalardan kurtulmuş olsun.

Diğer taraftan insanoğlu, hayatının bazı dönemlerinde çeşitli nedenlerden ötürü kendisini çaresiz zannedebilir. Güç ve takatten düştüğü ihtiyarlık gibi dönemlerde bu hissiyat, daha da

ağır basabilir. Fakat inançlı insan, hayatının hiçbir döneminde ümitsizliğe düşmemeli, kendisini çaresiz hissetmemelidir. Zira ona ümîd olan, çare olan biri var ki o da sonsuz güç ve merhamet sahibi olan Yüce Allah’tır.

Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç mutsuz olmadım/yorgun olmadım. (Meryem, 19/4) mealindeki âyette hepimiz için mühim dersler bulunmaktadır. Âyette belirtildiği üzer bir Peygamber olarak Hz. Zekeriya’nın ilerlemiş yaşına rağmen Allah’tan bir çocuk istediği dikkat çekmektedir. Evvela ihtiyarlıktan mütevellit acizliği, onun için ümitsizlik nedeninin aksine bir ümit ve iltica nedeni olmuştur ki dergâhı ilahiden niyazda bulunmaktadır. Üzerinde ihtiyarlığın bütün emarelerinin göründüğü Hz. Zekeriya, bu halini Yüce Allah’a arz ederek ondan talepte bulunmaktadır. Hz. Zekeriya’nın acizliğine vurgu yaparak, Allah’tan niyazda bulunması aynı zamanda duanın makbul olduğu durumlara da işaret etmektedir. Doğrusu dua, insana acziyetini bildirmesinin yanı sıra Allah’ın engin kudret sahibi olduğunu bildirmektedir.

Samimiyetle ve güçlü bir inançla yapılan duaların makbul olduğuna en güzel örneklerden biri de Hz. İbrahim’e ihtiyarlığı sırasında Hz. İsmail ve İshak’ın armağan edilmiş olmasıdır. Bu husus şu âyette beyan edilmektedir: "Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39).

Kendisine uzun ömür bahşedilen herkes ihtiyarlık dönemini yaşayacaktır. Bu hakikati unutmadan ihtiyarlarımıza hürmet etmeli ve onları ilgiden mahrum bırakmamalıyız. Yüce Allah, ihtiyarlarımıza ihsan ve ikramda bulunmayı, onları incitmemeyi şu âyetlerde emretmektedir:

وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. ; Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et (İsra, 17/23-24).

Hz. Peygamber’in de bu konuda benzer emir ve tavsiyeleri bulunmaktadır. Onlardan bazılarının meâlini vermekle iktifa edeceğiz:

· Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında hürmet edecek birini hazırlar. (Hadislerle İslam Tirmizî, Birr, 75).

· “Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslüman’a saygı gösterip ikram etmek, Allah’a saygıdandır.” (Ebu Davud, Edeb 23)

· “Küçüğüne merhamet etmeyen, büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir.” (Ebu Davud, Edeb 58).

· “Eğer takva sahibi gençler, beli bükülmüş yaşlılar, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” (Taberani, el-Evsat, 7/134)



Bu yazı 3172 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI